Öğlen uyanıp telefona baktığında sadece saati görmektir belki,
Gece kütüphaneden çıkıp arkadaşlarınla muhabbete daldığında seni merak eden biri olmamasıdır ya da.
Uyurken iyi geceler, uyandığında günaydın diyenin yoktur,
Hastalandığında bırak çorba yapmayı, senin için endişelenecek biri de.
Yolculuğa çıktığın zaman indiğini, eve vardığını söyleme zorunluluğun da yoktur.
Rakıyı tek içmektir belki de.
Gözünden akan yaşları saklama ihtiyacı duymazsın, utanacak biri yoktur etrafında. Tanımazsın, tanıyamazsın. Böyle midir yalnız kalmak?
Tanıyacaksın, tanımlayacaksın. Önce kendini, sonra diğerlerini. İlk kendi insanlığını bulacaksın içinde ardından başka insanları.Sonra birini daha çok tanıyacaksın. Kendinden daha çok. En çok o dolduracak o boşluğu. En çok o tamamlayacak yarım kalan seni. En çok o dindirecek içindeki özlemi. Ve en çok o tanıyacak içindeki seni.
En çok ona kızacaksın. En çok onu üzeceksin istemesen de. En çok onun üstüne titreyeceksin ve de.
O gittiğindeyse kalbin atmayı reddedecek. Aldığın nefes sana zehir, yediğin yemek sana haram gelecek. Ayrı durduğun her saniye sana zulüm, forsanın sırtına inen kırbaç kadar acımasız olacak hayat. Dinmeyecek acıların.
Sonra yine telefona bakınca sadece saati göreceksin.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder